Wednesday, January 30, 2008

QuOtE OF tHe dAy...


Inspiration is wonderful when it happens, but the writer must develop an approach for the rest of the time... The wait is simply too long.

Leonard Bernstein

Monday, January 28, 2008

one less dictator in the world...


He died without conviction...

Former Indonesian President Suharto dies
Tossi Santoso
Radio Netherlands 27-01-2008

With the death of former Indonesian president Suharto, the life of a remarkable man comes to an end. Suharto's autocratic rule of Indonesia lasted 32 years. In May 1998 he was forced to step down amid a huge economic crisis and mass anti-government demonstrations. A year after Suharto resigned Indonesia had its first democratic elections in almost 45 years.
more

Quote of the day...



The most radical revolutionary will become a conservative the day after the revolution.
Hannah Arendt

Note: This quote stands very close to Ernesto Laclau's concept of heterogeneity and that's why I post it... So it is no sarcastic comment on revolution.

also see:
Arendt in the Internet Encyclopedia of Philosophy

Daniel Cohn-Bendit on Arendt

Thursday, January 24, 2008

301 kere hayir!


301 KALDIRILSIN, IRKÇILAR YARGILANSIN
Pazartesi, 26 Kasım 2007
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
ANKARA

Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi Türkiye’nin utancıdır. Bu yasa, içeriği itibariyle devleti ve kurumlarını yurttaşlarına karşı korumakta olan çağdışı bir düzenleme olup, toplumun bütününü ilgilendiren konuların özgürce tartışılamadığı bir ortam yaratmaktadır. Bu durum toplumsal barışı zedelemekte, düşünce farklılıklarını kolaylıkla düşmanlığa dönüştürülebilmekte ve şiddeti körüklemektedir.
301. madde basın ve düşünce özgürlüğünün tam olarak kullanılmasının önünde önemli bir engeldir. Oysa şiddet içermeyen her düşünce özgürce ifade edilebilmelidir. İfade özgürlüğü, ancak ırkçılık, ayrımcılık ve şiddete çağrı içermesi durumunda sınırlandırılabilir.
Düşüncenin özgürce ifade edilmesinin önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması, daha demokratik ve özgür bir Türkiye'nin ön koşuludur.
Bu çerçevede Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinin kaldırılmasını, ayrıca Türk Ceza Yasası ve Terörle Mücadele Yasası'ndaki düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayan tüm maddelerin bu doğrultuda yeniden düzenlenmesini TBMM'den talep ediyorum.
IMZALAMAK ICIN BURAYI TIKLAYIN



DURDE'NİN 301 KAMPANYASINA DESTEK VEREN İSİMLER
Arif Akkaya (Tiyatro oyuncusu-yönetmen), Aydın Cıngı (SODEV), Ayten Alkan (Dr. AÜ. SBF), Ayten Sönmez (Öğretim görevlisi), Banu Fotocan (Oyuncu), Baskın Oran (AÜSBF), Bülent Erkmen (Tasarımcı), Cem Mansur (Müzisyen), Çiğdem Mater, Doğan Tarkan (DSİP Genel Bşk.), Dr. Tarık Ziya Ekinci (13. dönem Diyarbakır Milletvekili), Emine Algan (Gazeteci), Erol Kızılelma (SODEV), Ertuğrul Kürkçü (Gazeteci/Bianet), Fatmagül Berktay (Öğretim üyesi), Ferhat Kentel (Bilgi Üniversitesi), Filiz Akın Köksal (Eski sinema oyuncusu), Gülsün Karamustafa (Ressam), Haydar Ergülen (Yazar), Işık Yenersu (Tiyatro sanatçısı), İsmail Beşikçi, Kenan Bahadır Derre (Sanat yöneticisi), Kerem Kabadayı (Mor ve Ötesi), Korkut Akın (Yönetmen), Latife Tekin (Yazar), Macide Tanır (Tiyatro sanatçısı), Mahir Günşiray (Oyuncu-yönetmen), Mehmet Atak (Tiyatro), Melih Pekdemir (Yazar), Memet Ali Alabora (Oyuncu), Murat Utku (Gazeteci), Murat Uyurkulak (Yazar), Nedim Aksoy (Gazeteci), Nena Calidis (Gazeteci), Nermin Bezmen (Yazar), Neşe Şen (Senarist), Nil Mutluer (CEU), Oktay Kayalp (Belediye başkanı), Onur Şenol (Tiyatro), Orhan Alkaya (Sanatçı), Oruç Aruoba (Yazar/felsefeci), Osman Murat Ülke (Çevirmen), Osman Özgüven (Dikili Belediye Başkanı – İzmir), Prof. Dr. Baskın Oran (Akademisyen-yazar), Ragıp İncesağır (Yazar ve BarışaRock aktivisti), Refik Durbaş (Şair-yazar-gazeteci), Roni Margulies (Yazar), Sami Tan (İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı), Sanem Öge (Editör), Semra Somersan (BÜ), Sevin Okyay (Yazar-çevirmen-gazeteci), Taner Öngür (Moğollar), Tilbe Saran (Tiyatrocu), Tuncer Cücenoğlu (Oyun yazarı), Ülker Uncu (Müzisyen), Yaşar Kurt (Müzisyen), Yıldız Önen (Küresel BAK Yürütmesi), Zeynep Gambetti (BÜ), Zeynep Tanbay (Dansçı-koreograf)

… gibi kişilerin yanı sıra BarışaRock, Küresel Eylem Grubu, G8'e Hayır İnisiyatifi, Karanlığı Sorguluyoruz, Benim Hala Umudum Var gibi kampanyalar, Mazlum-Der, İnsan Hakları Ortak Platformu, TESEV, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi gibi kurumlar da destek vermektedir.

Darbeci Ergenekon

İsmet Berkan
Radikal, 24/01/2008
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın aylardır yürüttüğü Ergenekon terör örgütü soruşturmasında yeni bir aşamaya daha gelindi. Önceki gün sabaha karşı evlerinden alınan 34 kişiyle birlikte halen tutuklu olan 20'ye yakın isimle soruşturma sürüyor.
Soruşturmanın gizliliği esas. Bir süreden beri zaten temel hukuk kuralı olmanın yanında yasa kuralı da olan ve hafif sayılamayacak cezalara bağlanmış olan bu konuyu savcılıklar mahkeme kararlarıyla da hatırlatıyorlar. O yüzden, soruşturmanın gizliliği ilkesini ihlal etmemeye çalışarak bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Kanlı Danıştay saldırısının hemen ardından, o günlerde tesadüfen Başbakan Vekilliği yapan bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü birer brifing veriyorlar.
Bu brifinglerde iki kurum birbirinden habersiz olarak birbirine çok yakın bilgiler veriyor Gül'e. Hatta Emniyet, Gül'ün önüne bir çeşit şema koyuyor. Brifingden aylar sonra Gül, bir sohbet sırasında, o sıralar yürütülmekte olan ve bugünkü soruşturmanın da başlangıcını oluşturan Ümraniye baskınını örnek vererek, 'Hep o şemadaki isimler ve örgütlenmeler. Polis giderek daha fazla delile ulaşıyor' demişti.
Peki o şema neydi?
Şema, kendilerine 'Ulusalcı' veya Radikal'in taktığı isimle 'Kızıl Elma Koalisyonu' adını veren grupları anlatıyordu. Bu gruplar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından sonra pıtrak gibi ortaya çıkmaya başlamış, siyasi cephede Avrupa Birliği ve Amerika karşıtı bir söyleme radikal Kemalist söylemi eklemleyerek ciddi bir örgütlenme içine girmişlerdi.
Kendilerine 'sivil toplum örgütü' diyorlardı ama sivil toplum örgütü olmanın ötesine geçecek türde işlere de girişiyorlardı. Silah üzerine yemin etmeler, hücre tarzı örgütlenme, militanlaşma gibi olgular, grupların yasadışı işlere tevessül etme eğilimini sergiliyordu.
Kamuoyunda 'milliyetçi kabarma' diye algılanan şey gerçekte salt milliyetçilik değil, milliyetçi söylemi kullanarak iktidardaki hükümeti 'gayrı milli' ilan etme ve bu anlayışın yerleşmesiyle birlikte onların kanlı da olabilecek bir yolla devrilmesini meşru gösterme girişimiydi.
27 Mayıs'a giden yol böyle açılmıştı, aynı film tekrar edilmek isteniyordu.
Bu yolun açılması için provokasyonlara ve provokatörlere ihtiyaç vardı. Polisin değerlendirmesine göre Danıştay baskını ve Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar bu amaca hizmet için yapılmıştı. Daha ilk gün teşhis konmuştu yani. Nitekim daha sonra Danıştay'a silahlı saldırıyı düzenleyip planlayanlarla Cumhuriyet'e bomba atanların aynı insanlar olduğu ortaya çıktı.
Şimdi yürütülen soruşturma, esasen bu 'provokatör' ekibe yönelik. Onların silahlı-bombalı örgütlenmesini çökertmeye yönelik.
Ama bir de şemanın en tepesi var. Özellikle 2003 sonu-2004 başında 'Sarı Kız' adıyla darbe planları yapanlar, bu plan işin başındaki kimi isimlerin son dakikada cayması yüzünden işlemeyince kendi başına oturup 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' adlı planlar hazırlayanlar şemanın en tepesinde. Ama onları delillendirmek ve yargının önüne çıkarmak kolay değil.
Savcılığın soruşturmasının o denli derin olup olmadığını ise zaten bilmiyoruz.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması, siyasi tarihimizin en önemli soruşturmalarından ve sonunda açacağı dava da en önemli davalardan biri olmaya aday.

Wednesday, January 23, 2008

Turkiye'den youtube'a baglanmak icin

Youtube'a girebilmek icin
Bunun pekcok yolu var ancak herkesin yapabilecegi bir tanesi Anonymizer sitesi uzerinden IP adresinizi gizlemek. (bos satira www.youtube.com yazmaniz ve enter'a basmaniz gerek). Normalden biraz daha yavas da olsa baglanacaksiniz.
Daha tecrubeliler icin yontemler burda.
Daha saglikli isleyen bir site burda.

Saturday, January 19, 2008

song of the mood I am in (or rather the lyrics...)


To Wish Impossible Things
The Cure
Remember how it used to be
When the sun would fill the sky
Remember how we used to feel
Those days would never end
Those days would never end
Remember how it used to be
When the stars would fill the sky
Remember how we used to dream
Those nights would never end
Those nights would never end

It was the sweetness of your skin
It was the hope of all we might have been
That filled me with the hope to wish
Impossible things
To wish impossible things

But now the sun shines cold
And all the sky is grey
The stars are dimmed by clouds and tears
And all I wish
Is gone away
All I wish
Is gone away

All I wish
Is gone away

Friday, January 18, 2008

song of the day (or rather the lyrics...)

Villanelle For Our Time
Leonard Cohen
From bitter searching of the heart,
Quickened with passion and with pain
We rise to play a greater part.
This is the faith from which we start:
Men shall know commonwealth again
From bitter searching of the heart.
We loved the easy and the smart,
But now, with keener hand and brain,
We rise to play a greater part.
The lesser loyalties depart,
And neither race nor creed remain
From bitter searching of the heart.
Not steering by the venal chart
That tricked the mass for private gain,
We rise to play a greater part.
Reshaping narrow law and art
Whose symbols are the millions slain,
From bitter searching of the heart
We rise to play a greater part.
2004 - Dear Heather

Wednesday, January 16, 2008



Bogazici University
Department of History and Department of Political Science and International Relations
present
2008 Hrant Dink Memorial Lecture
on
Freedom of Expression and Human Rights
Arundhati Roy
Listening to Grasshoppers

January 18, 2008, 15:00, Albert Long Hall (BTS), South Campus

The talk will be presented in English

Monday, January 14, 2008

Reminder: War is Bad for You!!!

Dutch soldiers commemorated in Kandahar
Radio Netherlands Online
Monday 14 January 2008

Kandahar - The two Dutch soldiers who were killed on Saturday have been commemorated in a speech at an air field in Kandahar. During a special parade, the Dutch flag was hung at half-mast and a minute's silence was observed.
The two men died in a battle against the Taliban on Saturday, when they were hit by friendly fire.
Two Afghan soldiers were also killed by Dutch fire.
The Ministry of Defence says darkness and bad weather conditions contributed to the confusion of battle. The ministry and military police have begun investigations into the incident.
It is not clear when the bodies of the men will return to the Netherlands. Their return depends on when weather conditions improve.

Acıyı bal eyledik ya

Yıldırım Türker, Radikal online
14/01/2008
Barışacaklarımız listesinde sıra Alevilere geldi. Şimdi Alevilerle barışıyoruz.
Biz kimiz?
Tabii yüzde 99'u Sünni ilan edilmiş halkımızın inanç dünyasının doğal temsilcileri.
AKP milletvekillerinin acıklı 'Muharrem iftarı' ile gündem ayağa kaldırılırken bir yandan da siyasetin sol tarafının seyyal kanadından transfer Kültür Bakanımızın Madımak Oteli'nin geleceği üstüne sıkıştırılmasına tanık oluyoruz.
Hükümetin bu seferki iyi niyet müsameresi olan 'Muharrem iftarı'nın yaratıcılarının başında AKP'nin Alevileri halletmeden sorumlu milletvekili Reha Çamuroğlu geliyor, doğal olarak.
Bu konuda söylenecek her şeyi, resmi yüzdelere gelmeyenlerin milletvekili Ufuk Uras mükemmel özetlemiş:
"'AKP'nin Alevi sorununda duyarlılık göstermek olarak sunulan Muharrem iftarı organizasyonu bir iyi niyet açılımı değildir. Alevi kurumlarını tanımayan, onları muhatap almayan, evrensel laiklik standartlarında bir düzenlemeye gitmeyen, halkın farklı öğelerinin eşit hak ve özgürlüklerle kendini ifade etme haklarını güvenceye almayan bir yaklaşımla daha karşı karşıyayız. Hükümetin kendine güdümlü kurum ve kişiler aracılığıyla gerçekleştirmekte olduğu bu girişim, Türkiye'nin tek tipleştirme ve farklı olanı asimile etme şeklindeki egemen siyaset geleneğinin Sünni İslamcı zihniyetle derinleştirilmesidir." Uras, Muharrem iftarının "Alevi asimilasyon politikasının hayata geçirilmesinin ilk adımını oluşturduğunu" ekliyor ve bunu "Devletten maaş alan ve onun istekleri doğrultusunda Alevi toplumunun kontrolünü sağlamaya çalışacak, Hızır Paşa misyonlu dedeler yaratılmasının izleyeceği"ni kayda geçiriyor.
Aleviler de bu gülünç müsamerede tembih ve terbiye edilmiş azınlık
rolüne hevesli olmadıklarını gösterdiler çok şükür.
Kürt sorununu ordusunun gücü ve İslamın bütünleştiriciliği idealine havale ettiği açık seçik anlaşılan AKP, gerçekten Sünni bir kül olarak tasarımlayabileceğine inanıyor bu milleti.
Hükümetin iyi niyetinin nişanesi olarak Madımak Oteli hakkındaki gelişmelere bakmakta yarar var.
Reha Çamuroğlu, Madımak Oteli'nin müze yapılmasına şiddetle karşı çıkıyordu. Söylediklerinin hafifliği karşısında Alevilikten geçtim, nasıl bir inancın kollarında bu hale geldiğini merak ediyorum doğrusu: "Acılarımızı hatırlamaya niçin bu kadar meraklıyız, anlamıyorum" diyesiymiş Alevi aydın solcu romancı milletvekilimiz.
Geçmiş bitmiş, değil mi? Unut gitsin.
Ertuğrul Günay, otelin altında bir kebapçı dükkânı bulunmasını 'tiksindirici' bulduğunu beyan ettiğinden bu yana, kendisinden bu konuda olumlu bir atılım bekleyeyazdık.
Umut dünyasının naylonuyla peluşuyla bizi ilk utandırışı değildi elbet. Günay, o melun binanın bir müzeye dönüştürülmesinin mümkün görünmediğini belirtti son olarak, boynu bükük bir ifadeyle. Çünkü valiliğin kararına bağlıymış o binanın akıbeti. Kentsel düzenleme meseleleri anlayacağınız. Bina, müze olmasının gerektireceği koşullara sahip değilmiş. Elinden bir şey gelmezmiş.
Bakan'ın da, hükümetin de, koskoca devletin de gücü yetmiyormuş o batasıca Madımak Oteli'ni bir ibret müzesine dönüştürmeye. Üzgünler,
ama böyle. Mevzuat böyle. Yani, teamül. Yani, münferit!
Belki Atatürk Nutuk'ta tembih etti. Belki bir hadisle yasaklandı.
Madımak ile bunak nine
Türkiye, Sivas Katliamı ile inanılmaz büyüklükte bir çatlağın patlamasına tanık olmuş, tarihinin en acılı milatlarından birini yaşamıştır.
Artık hatırlamamıza gerek olmadığı iddia edilen katliam davasının
gidişatına bir daha bakalım.
Olaylarla ilgili olarak 124 sanık hakkında dava açıldı. Sekiz yıl süren hukuk mücadelesinden sonra dava 2001'de sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onadığı karar uyarınca, 'Cumhuriyete karşı örgütlü kalkışma' girişiminde bulunan sanıklardan 33'ü TCY'nin 146/1. maddesine göre idam cezası aldı. Bu müebbet ağırlaştırılmış hapse çevrildi, geri kalan sanıklar da değişik cezalara çarptırıldı.
Ancak 13 yılda içeride kalan sanık sayısı beraat ve tahliyelerle 33'e düştü. 8 sanık ise Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından bu yana firarda.
...haklarında tutuklama kararı bulunan sanıklardan, başta Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak olmak üzere sekiz kişinin Almanya ve Suudi Arabistan'a sığındıkları öğrenildi. Davada kilit isim Cafer Erçakmak hiç yakalanamadı. Sivas katliamı sanığı Muhammed Nuh Kılıç'ın yıllardır Almanya'da Mannheim'da eşi adına açtığı dönerci dükkânını işlettiği ortaya çıktı.
Katliamcı vahşilerin cezalandırılmalarının ağrılı bir süreç olduğu,
yargının da bu konuda biraz hevessiz davrandığını düşünmüyor musunuz?
Bir sonraki hükümetin Adalet Bakanı, gelmiş geçmiş en ürkütücü Adalet Bakanlarından Şevket Kazan, sanıkların avukatlığını üstlenmekle kalmamış, bakanlığı sırasında da onları hapishanede ziyaret etmişti. Ama
o kadarla kalsa, Şevket beyin, öncesinde ve sonrasında hiçbir siyaside rastlamadığımız gözükaralığına verir, işin içinden çıkardık. Oysa, o vahşetin hemen ertesinde muktedirlerin ve kanaat liderlerinin hatırı sayılır bir bölümü, açıkça, imayla ya da sadece kaş kaldırarak suçluyu bulmuş işaret ediyordu: Aziz Nesin. Sözgelimi marifetleri yanına kâr kalmış emekli darbeci ressam Kenan Evren, elbette hiç çekinmeden Sivas katliamını ile ilgili fikirlerini dile getiriyordu: Gereksiz bir konuşma sonunda çıkan olay, solcularla dinciler arasındaki çekişmeye dönüşüyor. Bunu önlemek lazım.
İnsan dinsiz olabilir.
Ama bunu ilan etmenin gereği yok."
Ey muktedir Sünniler; halkınıza verdiğiniz sözü tutamadınız. İnsanlığa karşı işlenen suçlara ortak oldunuz. Şemdinli utancı karşısında sus pus olup geri bastığınız için Hrantımız öldürülebildi. Onun asıl katillerine de yanaşamadınız.
Rakibinizmiş gibi gösterdiğinizin Apoletleri ardına saklandığınız için çocuk kanıyla yapılmış portreler karşısında dökülüyor hamasi gözyaşları.
Halkınıza verdiğiniz sözü tutamadığınız için büyük şehirlerde Kürt olmak cehennem azabına dönüştü. Gaz patlasa kapılara pencerelere asılıveriyor Türk bayrakları. Tedirginliğin solgunluğu varoş yüzlerinde. Yakalarına sarı hilalin gölgesi düşmüş bile.
Şemdinli'nin mağdur halkını "Tanıklığı kabul edilmez" ilan
ettiğiniz için Kürt çocukları havaya uçuruluyor, dershane kapılarında.
Sözünüzü tutmadınız. Sivas katliamı avukatlarının koynundan çıkmışlığınızı unutmaya hazırdık. Ama siz, o katliamın konusu edilsin istemiyorsunuz. Herhalde kimilerinin milli hassasiyeti gibi sizin de Sünni hassasiyetinizi incitiyor.
Sivas'ın vahşet görüntülerini silmeye çalışanlar gözü dönmüş bir Sünni politikası yapmıyorsa, şunu iyice bir bellemeli:
Makul görünen soğukkanlı ve son derece üstten bir dille Alevilerin sorunlarına eğildiğinizde, barış için elinizi uzatır gibi yaparken karşılığında ondan gördüğü zulmü sineye çekmesini, unutmasını, hesabını sormamasını, izin sürmemesini, yaşadığı benzersiz ıstıraptan bir ders çıkarılması talebinde bile bulunamamasını istiyorsunuz.
AKP girişimcileri herkesi; Alevileri, Kürtleri, söz geçiremediği küçük misyoner-rahip katilleri ve onların dokunulmaz ağabeyleriyle birlikte bütün inanç dünyasını aynı yelpaze altında toplayıp bütün sorunları çözeceğini zannediyor. ABD'nin BOPstiline uygun olarak.
Madem bu masalın sonuna yaklaştık, kurdun karnındayız, size Bekir Berat Özipek'in 'Anlayış' dergisinde tam da bu derdimizi paylaşmak amacıyla anlattığı bir halk hikâyesini onun tatlı sözleriyle aktararak bitireyim: "Eski zamanlarda sessiz ve sakin insanların yaşadığı bir köy varmış. Ama bir gün birileri, köyün kırmızı ibikli, kırmızı başlı güzel horozunu öldürmüş. Olayı duyanlar, 'Yazık oldu, sevimli bir horozdu' demişler, ama çok da aldırmamışlar. Sadece köyün yaşlı ninesinin tepkisi
çok farklı olmuş. Feryat figan 'Kırmızı başlı horozun katilini bulun' diye herkese seslenmiş. Ama 'Ne çok gürültü yaptı bir horoz için!' demişler.
Kısa bir süre sonra da köydeki kınalı kuzuyu öldürmüşler. Köylü
ona olayı anlatıp ne yapmak gerektiğini sorunca 'Kırmızı başlı horozun katilini bulun' demiş. 'Nine bunadı herhalde' demişler, 'ölen bir kuzu'. Sonra sarı öküz katledilmiş. Köylü yine nineye fikrini sormuş; o yine 'Kırmızı başlı horozun katilin bulun' demiş. Sonra doru tay öldürülmüş, köylüler öfkeyle 'Artık bu kadarı da fazla!' demişler
ve doru tayı öldüreni bulmaya çalışmışlar. Ancak onlar doru taydan bahsederken daha büyük bir felaket yaşanmış ve köyün bir delikanlısı öldürülmüş. Onu da başka cinayetler izlemiş. İnsanlar öldürülürken her seferinde nine, 'Kırmızı başlı horozun katilini bulun' diyormuş."

Sunday, January 13, 2008

I am reading the cyborg manifesto...

Also known as: Simians, Cyborgs, and Women: The Reinvention of Nature

You can read the e-book from Stanford University Website
Wiki says:
Cyborg theory was created by Donna Haraway in order to criticise traditional notions of feminism -particularly its strong emphasis on identity, rather than affinity. She uses the metaphor of a cyborg in order to construct a postmodern feminism that moves beyond dualisms and moves beyond the limitations of traditional gender, feminism, and politics.
The concept of the cyborg is a rejection of rigid boundaries, notably those separating "human" from "animal" and "human" from "machine." Cyborg theory thus asserts that technology, as the artifacts of cultural evolution, merely comprise material extensions of the material human body. This view follows from John Locke's logical justification for property rights, in that "mixing one's labor" with external natural materials internalizes them and affords those materials the same rights as one's body itself.

Thursday, January 10, 2008

Finally in Turkish! The Development Dictionary




Her eve lazim bu kitabi mutlaka okuyun!






One of my favourite books, from my favourite scholars of all times...

Yazarlar / Authors:
Gustavo Esteva, Wolfgans Sachs, C. Douglas Lummis, Maranne Gronemeyer, Gérald Berdthound, Ivan Illich, Majid Rahnema, Arturo Escobar, Barbara Duden, José Maria Sbert, Jean Robert, Vandana Shiva, Claude Alvares, Harry Cleaver, Serge Latouche, Ashis Nandy, Otto Ulrich
Editor: Wolfgang Sachs
Eser Adı: Kalkınma Sözlüğü
Basım Tarihi: Ocak 2008
ISBN No: 978-975-8449-49-1
Etiket Fiyatı: 25.00 YTL
Çıkış Tarihi: 10/01/2008

Friday, January 04, 2008

KATILIN!

Küresel Eylem Grubu'nun yeni kampanyası 'Nükleer Santrallere Hayır' başlıyor!

Hükümet bize alternatif olarak nükleer santralleri dayatmaya devam ediyor, şubat ayında nükleer santraller ile ilgili ihaleler açılacak.
Biz, binlerce nükleer karşıtı ise 'nükleer santrallere hayır' demeye devam ediyoruz.
26 Nisan'da yapacağımız nükleer karşıtı gösterinin ilk adımlarını atmanın zamanı geldi.

KAMPANYA AÇILIŞ TOPLANTISI

- Nükleer enerji ve nükleer santraller nedir? Ne değildir? (Özgür Gürbüz)

- Nükleer karşıtı hareketten deneyimler' (Ümit Şahin)

- 'Nükleer santrallere hayır!' nasıl bir kampanya? (Avi Haligua - Şenol Karakaş)

5 OCAK CUMARTESİ 14.00 - 18.30 ARASI KARAKEDİ KÜLTÜR MERKEZİ'NDE

TOPLANTIYA KATILMAK İSTEYENLER kureseleylemgrubu@gmail.com ADRESİNE AŞAĞIDAKİ BİLGİLERİ YAZARAK KAYIT OLABİLİRLER...
Ad – Soyad:
Telefon:
E-mail:

NOT: Farklı konularda toplantılar devam edecektir. Toplantılara katılım ücretsizdir.
Karakedi kültür merkezi: istiklal cad., Bekar sk., San Han kat:2 Beyoğlu
İletişim: 0539 978 44 94