Monday, February 02, 2009

dogru yonde kucuk adimlar...

Ermeni aydınlar da harekete geçiyor

Radikal 01/02/2009, ADNAN GÜNDOĞAN/ERTUĞRUL MAVİOĞLU

Büyük tartışmalara neden olan ‘Ermeniler’den özür diliyorum’ kampanyası, Ermeni aydınlara da ilham verdi. Şimdi Ermeni aydınlar, 1900’lü yılların başında Ermeni çetelerin öldürdüğü masumlar ve ASALA eylemleri için Türklerden özür dileyecek

“Ermeni halkı adına işlenen cinayetler için özür diliyor, bunların acısını duyan masum Osmanlıların ve Türklerin duygularını paylaşıyorum.”
Bu cümlenin, Avustralya’nın Sydney kentindeki Macquarie Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Ermeni Diyalog Grubu Eşbaşkanı Dr. Armen Gakavian tarafından ‘özür diliyorum’ kampanyası çerçevesinde imzaya açılacak olan bildirinin taslağında yer aldığını, Radikal 2’de Baskın Oran’ın yazısından öğreniyoruz.
ABD’den Prof. Dennis Papazian’ın da desteklediği taslak bildiriye önümüzdeki hafta son hali verilecek ve dünyadaki bütün Ermenilere imzalamaları için ulaştırılacak. Kampanyanın önemli isimlerinden Papazian, Michigan’daki Ermeni Araştırmaları Merkezi’nde Tarih doktorası sahibi bir araştırmacı olarak tanınıyor. Papazian, Ermeniler konusundaki düşünce ve yazılarıyla bilinen Taner Akçam ile aynı üniversite bünyesinde çalışmalar yapıyor.
Ermeni aydınlara bu adımı attıran olayın, Türkiye’de başlatılan ve başlar başlamaz da ırkçı-faşist çevrelerin yoğun saldırısına uğrayan ‘özür diliyorum’ kampanyası olduğunu, Dr. Armen Gakavian reddetmedi. Gakavian, kampanyanın sürdürüldüğü www.ozurdiliyorum.com sitesi hack saldırısına uğramış olsa da 30 bin imzaya ulaşılmış olunmasından mutlu. Ermeni aydınların kampanyası, “1915’te Osmanlı Ermenileri’nin maruz kaldığı Büyük Felâket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” diyen Türkiye’deki bildiriden esinlenmiş. Şimdi benzer cümleler Ermeni aydınlar tarafından dile getirilecek ve yeni bir vicdan muhasebesinin de önü açılacak. Ve belki de iki özürden dünyayı kıskandıracak sıkı bir kardeşlik doğacak.
Radikal’in sorularını yanıtlayan Gakavian, “Yürüteceğimiz kampanya ile Türkiye’deki aydınların ‘özür dileme’ kampanyasını tüm yüreğimizle karşıladığımızı göstereceğiz. Hazırlanan bildiri, Ermeni çetecilerin işlediği cinayetler ve ASALA eylemlerinden ötürü Türklerden özür dilemeye yöneliktir. Geçmişte yaşanmış ve gelecekte meydana gelebilecek her türlü şiddeti reddediyoruz. Umarım kampanya başarılı olur.” dedi. İşte Gakavian’ın sorularımıza yanıtları:

Türkiye’de 30 bin kişinin katılımını sağlayan bir kampanya yürütülüyor. 1915 Ermeni soykırımını hayata geçirmiş Osmanlı Türkleri yüzünden acı çeken ve adaletsizliğe uğrayan Ermenilerden özür diliyorlar. Bundan haberdar mısınız?
Evet, Sydney’deki bazı Türk dostlarımdan olayı işittim. Bence Türk ulusunun asaletini güçlendirecek türden harika bir girişim. Bu türden bir özür asaleti gösteriyor zira bir kişinin, sıradan bir insan da olsa bir ulus da olsa geçmişiyle yüzleşmesi çok güç; ve bu cesareti gösteriyor zira çok kısa zaman önce yüzleşme çabalarının susturulma girişimi olarak TCK 301. maddeyi tanıdık. Umarım Ermeniler dahil dünyanın diğer ulusları da bu özür kampanyasına imzalarıyla katılarak öncülük edenlerin gösterdiği cüretin aynını sergileyerek kendi dolaplarındaki iskeletlerle yüzleşebilirler.

Ermeni aydınların başlatacağı kampanyanın içeriğini anlatabilir misiniz? Ne yazacak hazırlanan bildiride?
Türkiye’deki ‘özür dilerim’ kampanyasına yanıt niteliğinde bir çalışma bu. Geçmişte yaşanmış ve gelecekte yaşanacak olan her türlü şiddeti reddetmeliyiz. Türkiye’deki çalışmayı yürekten destekliyorum. Bu bize mutluluk verdi. Bir hafta sonra imzaya açacağımızın bildirimiz son şeklini almış olacak. Ermeni çetecilerin işlediği cinayetlerden ve ASALA eylemlerinden ötürü Türklerden ve Osmanlılardan özür dileyen, yaşananlardan duyulan üzüntüyü anlatan bir içeriği var bildirinin.

Siz Türk devletinin yerinde olsaydınız özür diler miydiniz?
Öyle olacağını umardım. Bu soru etrafında düşünelim: Bir Ermeni olarak Ermenilerin işlediği suçlardan ötürü üzgün müyüm? ASALA nedeniyle üzgün müyüm? Ermenilerin işlediği katliamlar ve etnik temizlikten ötürü? Evet, üzgünüm, hiç bir çekimcem yok. Bu suçlar bütün bir ulusun ortadan kaldırılması girişimiyle karşılaştırılamasa dahi hâlâ suçtur ve kimse aksine ispat edip bunları önemsizleştiremez. Eğer Türk devletinin yerinde olsaydım, özrü onyıllar süren inkârın ardından yitirilmiş itibarın yeniden kazanılmasının mükemmel bir yolu olarak görürdüm.

Türkiye’deki özür kampanyasında sizin bulgularınızın yeri var mı?
Hayır, doğrudan yok. Özür Ermenilerin çektikleri acıların tanınmasıdır ve bu acıya sebep olan Türk devletinin hem öldürmeler hem de inkârdaki sorumluluğunu üstlenmesidir. Amaç tanımlamalar sorusuna ve siyasi açıklamalara vs. yanıt vermek değildir. Bu yüzden özüre dair herhangi bir Ermeni tavrı da benzer olmalı. Gerçekte şahsen Türk aydınlarının açıklamalarına yanıt niteliğinde bir taslak hazırladım ve bunu çok yakında dağıtıp sonra da kamuoyuna sunacağım. Bu umut ederim ki Ermenilerin de imzalarını koyacakları bir dilekçeye dönüşür. Ayrıca Fransa’dan da bazı karşı yanıtlar var, bir grup Fransız-Ermeni aydının imzaladığı.

Türkiye’deki özür kampanyasının, Ermenilerin Ermeni toplumu içinde yaptıklarına etkisi ne olur?
Köklü düzeyde denilebilecek devasa bir etki olmaz ve şu türden konuşmalardan öteye geçmez: “Harika değil mi? Türkiye’de bazı şeyler açıkça değişiyor.”
Kimileri şüpheli duracak yahut yeterli bulmayacaktır. Fakat çoğunluğu müteşekkir olacak ve bundan etkilenecektir. Ermenilerin çoğunun bunun ne kadar cesurca bir adım olduğunun farkına varacağını sanmıyorum.

Peki bundan sonra ne olur? Kendi araştırmanız ve kampanyanıza dair nasıl bir sonuç görmek istersiniz?
Ermenileri kaçınılmaz bir devlet kabulünü memnuniyetle karşılamaya hazırlamak isterim. Bu altı ayda da olsa 60 yılda da fark etmez. Ve cesur Türklerin yaptıkları gibi Ermenilerin de kendi dolaplarının içindeki iskeletleri ortaya koymaya istekli olmalarını isterim.
Bu arada aynı zamanda Sydney’deki Ermenilerle Türkleri bir araya getirme çalışmama devam edeceğim, nereye gidersem gideyim yine aynı şeyi yapacağım. Burada, Sydney’de yaptığımız nefret ve yalanların üstesinden sevgi ve hakikatle gelebilecek dünya çapında gelişen bir hareketin parçası olmaktır. Bu tanrının verdiği görev ve aksi davranamam. Türk özründe kullanılan kelimelerdeki gibi, ‘vicdanım reddeder’... yerli yerimde durup hakikat ve uzlaşma yolundaki fırsatın kaçmasını...

Türk hükümetinin pozisyonu veyahut halet-i ruhiyesi özür dileyecek bir şey yapılmadığı yolunda. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tam aksine özür dilemesi icap eden devlet. Evet bireyler özür dileyebilir, bunun pek çok örneği var. Vicdanların sessiz kalmaya müsaade etmediğini yahut da bir biçimde bu suçlardan ötürü kârlı çıktıklarını anladıklarını görüyoruz.?Fakat bu devletin bir hakikati kabul edip özür dilemesinin yerini tutmaz.

Türklerin Ermenilerden özür dilemesi yeterli mi? Bu Ermeni toplumunu tatmin edecek mi?
Bu çok önemli ve zor bir soru. Bu konuda Ermeniler içinde elbette çok farklı görüşler var. Ben sadece benimkini dile getireyim. Daha önce de belirttiğim gibi bir özür sadece bir başlangıçtır, fakat iyi bir başlangıçtır. Eğer özür yitirilmiş insan yaşamı ve çekilmiş acıların tanınmasıysa, ki bugün tanıklık ettiğimiz özür tam da bu, bunun çok büyük bir önemi vardır.
Fakat özrün samimiyeti bunu izleyen adımların ne olacağına da bağlı, mümkün olduğu kadar işlenmiş olan suçun sonuçlarına da bağlı. Türk devleti örneğinde bu, kurbanların faillere dönüştürüldüğü inkâr ve tarihi çarpıtma politikasının bir kenara bırakılması anlamına geliyor. Aynı zamanda bu anıtların restorasyonu, geri dönme hakkı (ziyaret için yahut yaşamak için) yahut da Ermenistan’ın Türk toprakları aracılığıyla bir limana erişiminin sağlanması türünde olabilir.

Açıkça belirtmeliyim ki bence toprak talepleri, bazı toprakların Ermenistan’a verilmesi anlamında tamamen abestir. Bu aynı zamanda gerçekdışıdır da.
Tartışılabilecek başka bazı fikirler de olabilir. Fakat hiç tereddütsüz söylenebilecek tek bir şey varsa o da şudur: En büyük tazminat ve samimiyet ifadesi Türkiye’nin koşulsuz olarak Ermenistan’a uyguladığı ablukayı kaldırması ve Ermenistan’ın kendi ayakları üzerinde durabilmesi olacaktır.
Bu yüzden şahsen geleneksel anlayışta olduğu gibi toprak talepleriyle ilgilenmiyorum. Ermenilerin ceplerine para konulması anlamında mali tazminatla da ilgilenmiyorum. Devlet yukarıda saydığım tavsiyelerin uygulanmasına harcanmak üzere fon bulmakla yükümlü zaten ve ayrıca Türk hükümetinin Washington’daki lobicilere ödediği paraları kestiğinde hayli tasarruf edeceğini de unutmamalıyız.

Özür dilemenin etkisi ne olur?
‘Cinayetin inkârının son aşaması’ denilip duruldu. Özür Ermenilerin tarihlerinin korkunç bir parçasını kapatmasına yardımcı olabilir. Bir iyileşme sürecini başlatabilir. Kimi acıları dindirmeye yarayabilir. Fakat belirtmeliyim ki bu sadece bir ilk adım olmalı, son değil.

Özür kampanyasına öncülük anlamında aydınların rolü için ne düşünüyorsunuz? Mükemmel ve tarihsel anlamda kaçınılmaz. Memnuniyetle karşılıyorum. Bu hareket özür yolunda harekete geçilmesi için iyi bir başlangıç fırsatı oluyor. Dünya tarihi boyunca aydınlar en büyük değişim yapıcılar oldular. Gelecekte neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum.

Halihazırdaki Avustralya hükümeti Şubat 2008’de ülkedeki ‘kayıp kuşaklardan’ (Avustralya’nın yerli halkı Aborijinler) özür diledi fakat Avustralya’nın 1778’deki işgalinden ötürü yerli halka reva görülenlerde ötürü özür dilemediler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu özür Avustralya hükümetinin olgunluğunun ve asaletinin kanıtıydı. Özrün kendisi çok etkili ve samimiydi ve başbakan özür metnini kendisi yazmakta ısrarcı oldu, bu yüzden çok kalpten gelen bir şeydi. Fakat bunun arkasında neredeyse yarım yüzyıllık tartışmanın ardından bir inkâr ve öteleme var. Ve bu çok spesifik bir özürdü, sadece yerli Avustralyalılara yönelik özel bir muameleyi ele alıyordu. Neden? Belki de bu yaptığımız hataların çok somut delillerinin sadece bir kısmını içeriyor. Bilemiyorum.
Özür aynı zamanda ‘soykırım’ kelimesini içermedi, büyük olasılıkla bu türden bir kavramın bölücü olacağından ötürü. Belki de birkaç yıl içinde toz duman yatıştığında ve hâlâ önde gelen kişilikler nezdinde kayıp kuşakların soykırıma maruz kaldığı yolunda büyük bir fikir birliği hasıl olursa gelecekteki hükümet bu kavramı da kullanabilir.
Fakat daha da önemlisi yerli Avustralyalıların yaşadıkları felaketin ve derin acıların tanınmış olması ve kamuoyu nezdinde bunun ortaya koyulması. Hükümetin bu doğrultudaki sorumluluğunu herhangi bir gerekçeye başvurmadan yerine getirmesi.
Parlamentoda başbakanın dudaklarından ‘özür dilerim’ kelimesini işittiklerinde ağlayan yerli Avustralyalıları gördüğümde, bir anlığına Türk hükümetinin de böylesi bir özrü dile getirmesinin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye çalıştım. Sanırım pek çok Ermeni gibi ben de rahatlamış hissederdim. Fakat bunun sadece bir başlangıç olduğunu, nihayet olmadığını, bir süreç olduğunu da görmemiz lazım.

No comments: