Tuesday, August 22, 2017

Gender stereotyping is even deeper, subtler, and more widespread than we think...

İsveç: Hükümetteki Sosyal Demokrat/Yeşiller Koalisyonu Krizi İdare edebilecek mi?
İsveç bugünlerde tatilde. Haziranın sonunda başlayıp Ağustos ortasına kadar süren yaz tatiline girerken herkesin beklentisi siyasi arenada sarsıcı gelişmelerin yaşanmayacağı yönündeydi.  Fakat ta Ocak ayından beri yavaş yavaş ortaya çıkmakta olan bir veri güvenliği skandalı beklenmedik şekilde hükümeti sarstı ve iki bakanın istifasına sebep oldu. Transportgate tabiriyle uluslararası medyaya yansıyan skandal sonucunda hükümetin düşüp düşmeyeceği, ya da erken seçimlere gidilip gidilmeyeceği henüz belli değil.



Fotoğraf: Jessica Gow/TT


Ne olmuştu?
19 Ocakta İsveç Ulaştırma Ajansının başındaki Maria Ågren, hakkındaki gizli bilgilerin sızdırılmasına dair soruşturma sürmekteyken istifa etmişti. Ulaştırma Ajansı bazı bilgi-işlem hizmetlerini IBM’e devretmek üzere bir proje başlatmış ve özellikle IBM’in Doğu Avrupa’daki taşeron firmalarını kullanmak suretiyle masraflarını kısma yoluna gitmişti. Bu firmaların çalışanlarına güvenlik yetkileri olmadığı halde İsveç vatandaşlarının kişisel bilgilerine, özellikle de ehliyetlerindeki bilgilere ve fotoğraflara ulaşım yetkisi sağlanmıştı. Aynı şekilde, yollar, köprüler, limanlar, ve toplu taşıma hizmetleri ile ilgili veriler ve detayları henüz açıklanmasa da şirketlere ait gizli bilgiler de ifşa edilmişti.
2015’teki bir iç denetim sırasında bu sorun üst düzey yetkililere bildirilmiş olsa dahi, konuyla ilgili herhangi bir önlem alınmamıştı. Maria Ågren soruşturma sırasında vazifeyi suistimal suçlamalarını kabul ederek 70.000 İsveç kronu (yaklaşık 30.000 YTL) cezaya çarptıldı. Ancak ilerleyen günlerde giderek  daha fazla sayıdaki üst düzey yetkilinin güvenlik ihlalinden haberdar olduğu ortaya çıktı. Bu noktada hükümet konuyu örtbas etmeye çalışan herkesin görevden çıkarılacağını açıkladı.
Yaz tatili başlarken konunun artık az çok kapandığı yönündeki bir hissiyat belirmişti ama bu beklentinin son derece yanıltıcı olduğu kısa sürede ortaya çıkacaktı.

Skandalın patlama noktası
Temmuz ayının ortalarında Dağens Nyheter gazetesinin bir haberine göre güvenlik ihlalinin boyutlarının bundan bile daha büyüktü: Koruma altındaki kişilerin verileri gibi en gizli tutulması gereken bilgilerin dahi güvenliği ihlal edilmişti. Askeri güvenlikle ilgili sorular ortaya atılmaya başlanmış, Altyapıdan Sorumlu Devlet Bakanı Anna Johansson’un (SD) ofisine bilgi verilmiş olsa da bu bilginin kendisine ulaşmadığı ortaya çıkmıştı. Başbakan Stefan Löfven’in (SD) konudan Ocak ayından beri haberdar olduğunu kabul etmesiyle skandal tam anlamıyla patlamış oldu.
Geçen hafta Merkez-Sağ muhalefet bloğu İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve Altyapıdan Sorumlu Devlet Bakanına güvensizlik oyu vermek üzere çalışmalara başladı. Ülkenin güvenliğinin tehlikeye atıldığını iddia eden muhalefet partileri aslında hükümetin istifa etmesinin yerinde olacağını, ancak özellikle bu üç bakanlığın sorumlu olduğunu düşünüyor.

Löfven kartlarını güzel oynuyor
Muhalefetin güvensizlik oyu vermekle tehdit ettifi uç bakandan ikisi ve istifa etti bile. Başbakan Löfven, bu bakanlardan birini yeni bir göreve atarken erken seçime giderek, istifa ederek İsveçi siyasi bir krize sürüklemeyeceğini belirtti. Güvensizlik oyu almakla tehdit edilen üçüncü bakan ise İsveçin son derece popüler Savunma Bakanı Peter Hultqvist (SD). Ancak Hultqvist ulaştırma ve altyapı konularının kendi bakanlığının sorumluluğu altında olmadığını ve sorumluluğun zaten diğer bakanlıklar tarafından üstlenilmiş ve araştırılmakta olduğunu ifade ediyor.
Ancak konunun önemli bir başka boyutu bu tartışmalar arasında gölgede kalıyor: İsveçli Demokratlar ve popülist milliyetçi söylemlerinin ülkenin siyaseti üzerindeki sorunlu etkileri… Göçmenlere karşı önerdikleri sert politikalar ve Yahudi karşıtı söylemleriyle diğer partilerden net bir şekilde ayrılan milliyetçiler, bir süredir oy potansiyellerini artırmakta. Ancak diğer bütün siyasi partiler İD ile çalışmayacaklarını, koalisyon kurmayacaklarını ve blok oluşturmayacaklarını açıklamış durumdalar. Bu, bir yandan İsveç’te çoğunluk hükümeti kurmayı imkansız hale getirirken diğer yandan muhalefet partilerini de şu noktada zor bir durumda bırakıyor: Eğer Savunma Bakanı Hultqvist’e güvensizlik oyu vermekte ısrar ederlerse İsveçli Demokratlarla işbirliğine gitmeleri gerekiyor. İşte  Löfven'in ne kadar becerikli bir siyasetçi olduğunu ortaya koyan  da bu açmazı kendi hükümeti lehine kullanıyor olması.

Siyaset bilimci Nicholas Aylott’un Radio Sweden’da yayınlanan analizinde başbakanın tehdit altındaki üç bakandan birisinin yerini değiştirip diğerini de yerinde tutmaya çalışmasından ”son derece kurnazca bir siyaset” olarak bahsediliyor.  Bunun sebebi de Löfven'in  muhalefet partilerinin blöfünü görmesi ve hem ”sorumluluğu kabul eden, ve krizi yöneten başbakan” olarak ortaya çıkması, hem ”ülkeyi siyasi bir krize sokmayacağını” söyleyerek kendi koltuğunu ve hükümetini korumayı başarması, hem de muhalefeti zor bir durumda bırakarak istenmeyen iki alternatiften birini seçmeye mecbur bırakması.
Bu stratejinin başarılı olup olmayacağını ise yalnızca önümüzdeki günler gösterecek. Ancak Muhalefet Bloğu şimdiden Savunma Bakanı ile ilgili güvensizlik oylamasına gideceğini açıkladı.

Muhalefet Bloğu (Fotograf: Erik Simander/TT)

Yeşillerin Tepkisi

Azınlık hükümetini oluşturan koalisyonun küçük ortağı Yeşiller Partisinin Essözcüsü ve Uluslararası Kalkınma İşbirliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Isabella Lovin ise konuyla ilgili şöyle bir yorum yaptı: Hükümetin konuyla ilgili sorumluluk almasını ve izlenilen siyasetin soruşturmaya açılmasını takdir ediyoruz.