Sunday, August 16, 2009

Baskin Hoca yine yazmis...

demis ki:

Başbakan Erdoğan 11 Ağustos Salı günü TBMM’de mühim bir konuşma yaptı. Dedi ki: “Hayal gücünüzü zorlayın. Mesele büyümeden çözüme kavuşturulsaydı bugün Türkiye nerede olurdu”.

İlave etti: “Annenin ideolojisi yoktur, siyaseti yoktur, sağcılığı solculuğu yoktur. Yozgat’taki anne ile Hakkari’deki anne oğullarının başında aynı duayı ediyorsa, burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır”.

85 yıldır Ermeni ve Kürt sorunu gibi iki Zombi’yi gömme dolaplara tıkıştırmayı çözüm saymış bir ülkenin başbakanı söyledi bunları. Başbakanların söylediği, devleti hem hukuk hem tarih önünde doğrudan bağlar. Bu noktaya gelip dayanan yolların geri gidişi yoktur. Tek çare, ileri yürümektir. Bu yüzden çok önemli.

Üstelik, biz çok değil, daha birkaç sene önce ne başbakanlar gördük, “Devlet için kurşun atan şereflidir” diyerek faili meçhuller ortamında vatandaşın katlini tahrik eden. Ne bakanlar tanıdık, “Ermeni Dölü” diyerek bir seferde hem Ermenilere hem Kürtlere hakaret eden.

Muhalefet partileri bu cesareti nereden buluyor?

12 Ağustos Çarşamba gazetelerinde, yukarıdaki haberin komşusu iki haber daha vardı. ‘Önem’ini sürdürmeyi, ‘her tekere çomak sokmak’ olarak biçimlendiren CHP’li Baykal yine “Türk kimliği bizim milli kimliğimizdir” ezberini gözü kapalı okuyor, MHP’li Bahçeli ise “Vatana ihanet bu! Sonu Yüce Divan’dır!” diye tehdit ediyordu.

İktidar partisinden ikisine de davetiye gitmişti, ikisi de “AKP bizim kapımıza gelmesin, kovalarız!” diye cevap yollamıştı.

Şu anda, Kürt meselesinin çözümü için hem dış hem de ortam nihayet oluşmuş durumda. Irak’ta yenilen ABD çekiliyor, Obama’yla birlikte bölgede bir barış ve istikrar havası esiyor. İçeride kırk bin levent gencin acısı yüreklere oturmuş. “Askere gitmiş, dönememiş’ gençlerin anaları geliyor, ‘cezaevine girmiş, çıkamamış veya dağa çıkmış, inememiş” gençlerin analarıyla Diyarbakır’da buluşuyor, kucaklaşıyor, birlikte ağlıyorlar. JİTEM’in faili malum cinayetleri ardı ardına ortalığa saçılırken.

Böyle bir ortamda bu iki muhalefet partisi bunları söyleyecek cesareti nereden buldular? Çünkü öyle bir ortama girildi ki, 25 yıldır fışkıran kanın devam etmesini savunmak bunlara oy falan kazandırmaz artık. Millet usandı.

Ben size söyleyeyim nereden. AKP’nin tutarsızlığından. Sadece son bir aylık gazete haberlerinden birkaçını vereceğim:

1) Panzerlere taş atan sübyanlara, çocuk mahkemeleri yerine ağır cezalarda yüzlerce yıl hapis veriliyor, yasayı değiştirip bu rezaleti durduran yok.

2) Ergenekon’un generalleri sürekli “temaruz” halinde. Yani, “Bilmemnerem ağrıdı” deyince tahliye ediliyor, sonra da dipçik gibi ortalıklarda dolanıyor. Ama damak kanseri Güler Zere hâlâ içeride. Gatakulliye engel olamıyoruz bari eşitliği sağlayalım, diyen yok.

3) TCDD kampında içki yasaklanıyor (10.07.09), Gn.Md. Süleyman Karaman demeç veriyor: “Yasak yok, sadece satış yapılmıyor. İsteyen dışarıdaki büfelerden alır, içer”.

Vali benim işememe ne karışır?

4) Ordu valisi, “İtikada terstir” diye cami helalarındaki pisuarları kaldırtıyor (08.08.09).

5) Cezaevindeki çevirmene İspanyolca dergi yasağı konuyor (09.09.09). Gerekçe: “Türkçe dışında farklı bir dilde” olması. Yabancı dil bilenleri içeri atıp, Türkçeyi bile bozuk yazan kişileri başlarına gardiyan dikiyoruz.

6) Muğla İl Genel Meclisi, Darbecibaşı K. Evren’in adının okul ve caddelerden kaldırılması için tavsiye kararı alıyor, vali reddediyor (10.08.09).

Aklı başında bir hükümet, hele de böylesine zor ve önemli bir reforma giriştiyse, demokrat kamuoyunu arkasına almak zorundadır. Tutarsızlıkları asgariye indirir, hatta bitirir. Fakat bu saçmalıkların hiçbirine soruşturma açılmıyor.

Ama, “Kaymakamın dansözlü vedasına jet soruşturma” açılıyor (11.08.09).

7) Devam edelim. Üniversite zammını protesto eden 14 genç gözaltına alınıyor (12.08.09). İki gün önce de, TOKİ inşaatlarında çalışan ve paralarını alamayan 7 işçi, sabah saat 06.15’te şantiyeyi basan polisler tarafından yataklarından uyandırılmış ve gözaltına alınmıştı. Oysa, tam bir ay önce Topkapı Sarayı’nda klasik müzik konserini basan Alperenler’den gözaltına alınan olmamıştı.

8) Hepsini bir kenara bırakınız, “Kürt müziğinin Ermeni asıllı efsanevi sesi” Aram Tigran’ın Diyarbakır’a gömülme vasiyetine İçişleri Bakanlığı izin vermiyor (12.08.09).

İşte, canım ciğerim Hrant’ın dediği kelimesi kelimesine buydu: “Evet, Ermeni olarak bu topraklarda gözümüz var! Ama, alıp götürmek için değil, gelip altında yatmak için…”

Gerekçesi: “Türk vatandaşı olmayan kişilerin Türkiye’de gömülmesini öngören yasal bir düzenleme yok”. Peki, gömülmelerini yasaklayan bir düzenleme var mı? O kadar Alman, Alanya’da nereye gömülüyor?

Kaldı ki, pratik açıdan düşünüldüğünde, Kürt ve Ermeni sorunlarını nihayet çözmeye soyunmuş bir iktidar için, samimiyetini ispat bâbında bundan daha büyük bir fırsat olabilir miydi? Ölmüş bir sanatçının gelip de Türkiye’de yatmak istemesi gibi insanî bir olaya karşı çıkmaya, hangi muhalefetin gücü yeterdi?

Bunu bile reddeden bir iktidarın, “Farklılıklar zenginliğimizdir” demesi yeterli mi?

Muhalefet böyle iktidarı bulunca, vurur

Yılların Zombilerini artık gömmeye niyetlenmek tarihsel bir olay. Ama, dökülmüş ve dökülecek kanları siyasi ticaret mevzuu yapmaya hazır olanların aportta beklediği bir ortamda tutarlı, hukuka/adalete saygılı ve demokrat değilsen, bu reformlar için gerekli kamuoyu gücünü arkana yeterince alamazsın.

Devleti kubura düşüren valiye soruşturma açmaz da, vatandaşla iki kadeh içen kaymakama açarsan, alamazsın.

Güler Zere’yi içeride ölmeye mahkum edersen, sabi sübyanlara “örgüt”ten yüzlerce yıl vermeyi mümkün kılan mevzuatı hâlâ yürürlükte tutarsan, yevmiyesi içeride kalan işçileri gözaltına aldırırsan, alamazsın.

Türkiye’nin 85 yıldır boşaltamadığı bağırsaklarını Ergenekon davası sayesinde boşaltmasını sağlayacağına inandırmakta zorlanırsın insanları. Kan ticareti yapanların ekmeğine bal sürdüğünle kalırsın.

O zaman, olan Türkiye’ye olur. Çünkü bugüne kadar bu rezillikleri ortadan kaldırmaya cesaret eden parti gelmedi. Şimdi AKP tutarsızlıktan yarı yolda kalırsa eğer, o zaman hepimize yazıklar olur.

Kürt sorununu çözmenin önkoşulu demokrasi sorununu bitirmektir. Oradan başlamalı.

No comments: