Thursday, June 17, 2010

Yeni Bir Boğaz Köprüsü Trafiği Rahatlatır Mı?

Koray Doğan Urbarlı, yesilgazete.org

B
u tüm zamanların ötesinde olan soruya hemen yanıt vermek mümkün. Evet, rahatlatır! Nasıl ki, ilk köprü trafiği rahatlatmışsa, ikinci köprü trafiği rahatlatmışsa bu yapılması planlanan köprü de trafiği rahatlatır. Trafik için en güzeli herhalde boğazın asfaltlanması olur ki o zaman gerçekten trafik çok rahat olur. Hem araya da bir kaç TOKİ projesi sıkıştırdık mı, birkaç xport, 7 yıldızlı otel falan, her şey mükemmel olur. Rantından yenmez valla! Altından boğaz, üstünden 6 köprü geçen Dünya’nın kıtalararası tek karayolu.

Rahatlatır rahatlatmasına da, trafik denen olgu rahatlamaya, rahatlatmaya muhtaç bir olgu mudur? Çok kilolu, hatta obez, boğazına da düşkün bir kişinin her yemekten sonra kemerini biraz daha açması mıdır sorununun asıl çözümü? Bu onu rahatlatmaz mı? Rahatlatır, rahatlatmasına da ya sonrası? Trafik, köprü ilişkisi de aynı bunun gibi işte. Siz trafiği, arabaların bir yerden bir yere gitmesini “en kutsal” olarak görürseniz, ekonomik kriz ile ilgili önlemlerde aklınıza ilk otomobil satışında vergileri düşürmek gelirse daha çok kemerinizi açarsınız. Kilo vermeniz gerektiğini bazen hissedersiniz ama, yeni köprülerin getireceği rant hoşunuza gider. Bu yolların asla bir sonunun olmadığını, bir tanesi yaptığınızda ikincisini de yapmaya mecbur kalacağınızı bilirsiniz ama kemeri gevşetmek ve o anlık rahatlama sizi içine çeker.

Amacınız nedir? İnsanları bir yerden bir yere taşımak mı? Otomobilleri, kamyonları bir yerden bir yere taşımak mı? Buna açık yüreklilikle, otomobilleri taşımak tabii ki, diyebilecek herhalde kimse yoktur. Tek tek sorulursa ve yanıt alınabilirse herkes ilkini söyleyecektir. Peki neden uygulamada bunun tam tersi oluyor? Tam tersi gerçekleşiyor? Fikir ile eylem arasındaki bağlar bu kadar mı kopuk olabilir mi? Madem, iki yaka arasında köprüleri gerektirecek kadar büyük bir insan akımı var, bunu toplu taşımaya yönlendirerek, toplu taşımayı bir eziyet haline getirmekten çıkartıp gerçek bir seçenek haline getirerek çözmeye çalışmak hiç düşünülmüyorsa bu iyi niyet midir? İyi niyetli bir politika mıdır? Böyle bir şehirde, çok gelişmiş bir deniz ulaşımının olması beklenmez mi? Her noktaya ulaşacak bir vapur sisteminin olması beklenmez mi? Var mı? Yok.

Açıkça söylenmelidir artık. Şu anda karar alan mevkilerde oturanlar, kara yolu ulaşımına göbekten bağlıdırlar. Gerekirse on yıl sonra bir köprü daha yapmak da isteyebilirler ki gerekecektir bu politikaları devam ettiği sürece. Önünü alamazlar, almak için bir politikaları yok çünkü. Bir ulaşım politikaları da yok. Üçüncü köprü yapılırken, yapılmasının planı açıklanırken, bir tane öneri duydunuz mu, dördüncü köprünün olmasını, gerekmesini engelleyecek? Engellenmelidir çünkü! Belediyeler, hükümetler sadece kentleşme politikası için değil, yaşam için artık otomobil ile seyehati en az düzeye indirmeye, insanları otomobilden soğutmaya mecburlar. En büyük görevlerinden bir tanesi bu olmalı. Türkiye’de ise tam tersi. Daha çok otomobil alın, elinizdekini değiştirin, toplu taşıma, raylı sistem, deniz ulaşımı değil, karayolunu tercih edin diye çırpınıyor herkes. İzmir’de de bu şekilde, Ankara’da da bu şekilde. Daha dün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi metro ve hafif raylı sistemin bazı güzergahlarının çalışma sürelerini verimlilik nedeniyle kısalttı. Böyle yönetiliyor şehirler ve ülke.

İşte bu yüzden trafik rahatlatılmaya muhtaç bir obez canavar olarak büyüyor karar alan insanların kucağında. Karadeniz’i otoyola çevirdiler rahatladı; İstanbul’u köprülerle donattılar rahatladı; İzmir’e köprü yapmak istiyorlar, yaptıklarında rahatlar. Bir trafiği mücadele edilecek değil, rahatlatacak bir olgu olarak gördükten sonra, doğayı yok edip, asfalt dökecek yer mi yok ülkede?

No comments: