İsmet Berkan
Radikal, 24/01/2008
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın aylardır yürüttüğü Ergenekon terör örgütü soruşturmasında yeni bir aşamaya daha gelindi. Önceki gün sabaha karşı evlerinden alınan 34 kişiyle birlikte halen tutuklu olan 20'ye yakın isimle soruşturma sürüyor.
Soruşturmanın gizliliği esas. Bir süreden beri zaten temel hukuk kuralı olmanın yanında yasa kuralı da olan ve hafif sayılamayacak cezalara bağlanmış olan bu konuyu savcılıklar mahkeme kararlarıyla da hatırlatıyorlar. O yüzden, soruşturmanın gizliliği ilkesini ihlal etmemeye çalışarak bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Kanlı Danıştay saldırısının hemen ardından, o günlerde tesadüfen Başbakan Vekilliği yapan bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü birer brifing veriyorlar.
Bu brifinglerde iki kurum birbirinden habersiz olarak birbirine çok yakın bilgiler veriyor Gül'e. Hatta Emniyet, Gül'ün önüne bir çeşit şema koyuyor. Brifingden aylar sonra Gül, bir sohbet sırasında, o sıralar yürütülmekte olan ve bugünkü soruşturmanın da başlangıcını oluşturan Ümraniye baskınını örnek vererek, 'Hep o şemadaki isimler ve örgütlenmeler. Polis giderek daha fazla delile ulaşıyor' demişti.
Peki o şema neydi?
Şema, kendilerine 'Ulusalcı' veya Radikal'in taktığı isimle 'Kızıl Elma Koalisyonu' adını veren grupları anlatıyordu. Bu gruplar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından sonra pıtrak gibi ortaya çıkmaya başlamış, siyasi cephede Avrupa Birliği ve Amerika karşıtı bir söyleme radikal Kemalist söylemi eklemleyerek ciddi bir örgütlenme içine girmişlerdi.
Kendilerine 'sivil toplum örgütü' diyorlardı ama sivil toplum örgütü olmanın ötesine geçecek türde işlere de girişiyorlardı. Silah üzerine yemin etmeler, hücre tarzı örgütlenme, militanlaşma gibi olgular, grupların yasadışı işlere tevessül etme eğilimini sergiliyordu.
Kamuoyunda 'milliyetçi kabarma' diye algılanan şey gerçekte salt milliyetçilik değil, milliyetçi söylemi kullanarak iktidardaki hükümeti 'gayrı milli' ilan etme ve bu anlayışın yerleşmesiyle birlikte onların kanlı da olabilecek bir yolla devrilmesini meşru gösterme girişimiydi.
27 Mayıs'a giden yol böyle açılmıştı, aynı film tekrar edilmek isteniyordu.
Bu yolun açılması için provokasyonlara ve provokatörlere ihtiyaç vardı. Polisin değerlendirmesine göre Danıştay baskını ve Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar bu amaca hizmet için yapılmıştı. Daha ilk gün teşhis konmuştu yani. Nitekim daha sonra Danıştay'a silahlı saldırıyı düzenleyip planlayanlarla Cumhuriyet'e bomba atanların aynı insanlar olduğu ortaya çıktı.
Şimdi yürütülen soruşturma, esasen bu 'provokatör' ekibe yönelik. Onların silahlı-bombalı örgütlenmesini çökertmeye yönelik.
Ama bir de şemanın en tepesi var. Özellikle 2003 sonu-2004 başında 'Sarı Kız' adıyla darbe planları yapanlar, bu plan işin başındaki kimi isimlerin son dakikada cayması yüzünden işlemeyince kendi başına oturup 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' adlı planlar hazırlayanlar şemanın en tepesinde. Ama onları delillendirmek ve yargının önüne çıkarmak kolay değil.
Savcılığın soruşturmasının o denli derin olup olmadığını ise zaten bilmiyoruz.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturması, siyasi tarihimizin en önemli soruşturmalarından ve sonunda açacağı dava da en önemli davalardan biri olmaya aday.
No comments:
Post a Comment