Tuesday, July 28, 2009

Israel chides Dutch over human rights group

expatica.com

"The Israeli embassy in The Hague submitted a formal complaint against the Dutch government over its financing of a human rights group, reports Israeli newspaper Haaretz.
The group, Breaking the Silence, allows members of Israel’s armed forces to give anonymous testimony about their wartime experiences. It recently published a controversial report which alleged that Israeli military personnel had committed war crimes during the recent conflict in the Gaza Strip. After the report was released, the names of the organisation’s financial backers, including the British and Dutch embassies in Israel, were made public in various Israeli media.

Dutch foreign minister Maxime Verhagen was not aware of the subsidy paid to Breaking the Silence, because the amount in question was EUR 5.00 under the relevant limit, according to Haaretz. The Dutch embassy in Tel Aviv gave the organisation a total of EUR 19,995. If the subsidy were EUR 5.00 more, it would have required government approval in The Hague. The Dutch foreign ministry has yet to respond to the Israeli claims."


This is a lovely bit of news. Despite the official foregin policy (namely to appease anything Israel does) some people down in Tel Aviv are actually being idealistic and consciencous. Lovely... Could the great blackmail of the last 50 years be brought to an end? I don't think so: Even the way this newspaper clipping is written ("alleged") shows how careful the wording must be. I expect Verhagen to plead innocent very soon.

boykot




URL (turkce)

Thursday, July 23, 2009

Gunun Sozu

Tabii biz siyasetçiler olarak nerede neyi yaptığımızı, kimle neyi yaptığımızı açıklamak durumunda değiliz.
Recep Tayyip Erdogan

Wednesday, July 22, 2009

qUote of the DaY

Society in every state is a blessing, but Government, even in its best state, is but a necessary evil; in its worst state, an intolerable one.

Tuesday, July 21, 2009

Baskın Oran'a Destek

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu’nun ağır hakaret, küfür ve açık şiddet içeren tehditlere maruz kaldıkları için açtıkları davayı 20’ye karşı 23 oyla hakaret, küfür ve zorbalar cephesi lehine bozdu; hakaretleri, küfürleri ve açık şiddet içeren tehditleri “düşünce özgürlüğü” olarak değerlendirdi.

Baskın Oran bu karara karşı Radikal 2’de de yayınlanan bir yazı kaleme aldı. Onun yazısını okuduktan sonra aşağıdaki kısa metni imzalamak isteyenler (çoğumuzun imzalayacağını umuyorum) hemen ozguruniversite[at]ozguruniversite.org adresine imzalarını yollayabilirler.

Bazı yargıçlara açık mektup

Baskın Oran

Sayın Yargıçlar, meseleye hemen gireceğim.
Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyesiyim. Kurul Yönetmeliğinin 5. maddesinin amir hükmü gereği 2004’te Azınlık Raporu’nu yazdım. Bazı şahıslar, benim ve Kurul Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu’nun, adlı adınca söyleyeceğim sakın utanmayınız, anamıza babamıza sinkaf ettiler. Utanmayınız, çünkü bu sinkaflar mahkeme kararlarıyla teker teker aklandı.
Yalnız, madem bunlar hakaret değildir, o zaman bunları birisi kalkıp da sizlere söylese ne olacak? İki olasılık var:
1) Sineye çekmek; çünkü “hakaret yoktur” kararı verdiniz;
2) Hakaret davası açmak. O zaman da kendinizle çelişeceksiniz, tutarlı olamayacaksınız.
Ama isterseniz önce bir hatırlatayım o lafların neler olduğunu.

“Gerekirse kan dökülür”

1) Aslan Tekin adlı şahıs Yeniçağ’da yazdı: “Bence bu adamlar dövülselerdi, milletin yüreği soğurdu. Sevr’ciler tekme tokadı hak etmişlerdir”.
Şiddeti açıkça savunuyordu. Ankara Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınız bu adamı akladı. “Kendisi şiddetli eleştiri yapan bir kişi veya kurum, zora başvurulmadığı sürece aynı şiddette veya daha şiddetli eleştirilere katlanmak zorundadır” deyip. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onadı.
2) Bircan Akyıldız adlı şahıs, Türkiye Kamu-Sen Gn. Bşk., İzmir’de konuştu: “Bu Rapor bizi ilmek ilmek bölmeye, parçalamaya yönelik bir düşüncenin sonucudur. Yemin olsun; toprağın bedeli kandır; gerekirse dökülür”.
Bırakın şiddeti, açıkça kan dökmekten bahsediyordu. Ankara Asliye 7. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınız bu adamı akladı. “Tepkinin eleştiri hudutları içerisinde kaldığı anlaşıldığından dava reddedilmiştir” diyerek. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onadı.
3) Emekli General Kemal Yavuz adlı şahıs Akşam’da yazdı: “Ekmek yediğin kapıya ihanet etme, sonra nimet çarpar. Bunlar bir avuç zibididir”.
Ankara Asliye 5. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınız bu adamı akladı. “Rapor hakkında, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak’tan dava açılmıştır. Bu nedenle davanın reddine…” diyerek. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onadı. Oysa biz şimdi o davadan beraat ettik; ne olacak durum?

“Gidin, Avrupanıza sokun!”

4) Eski kültür bakanlarından Namık Kemal Zeybek adlı şahıs Halka ve Olaylara Tercüman’da (HOT) yazdı: “Siz o uydurma azınlıklarınızı alın da gidin Avrupanıza sokun”.
Aile terbiyesi izin verdiği için bu kadar açıkça konuştu. Ama Ankara Asliye 11. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınızın düzeyi de mümasilmiş ki bu adamı akladı. “Bu görüşlerin sert eleştirilere tabi tutulması olağandır” diyerek. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onadı.
5) Sırrı Yüksel Cebeci adlı şahıs HOT’da yazdı: “Bunlara Türkiyeli demek, Türkiyeli yılanlara, kurbağalara, çakallara haksızlık oluyor”.
Ankara Asliye 15. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınız bu adamı akladı. “B. Oran yazılacak olan eleştirilere katlanmak zorundadır” diyerek. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onadı.
6) Selcan Taşçı adlı şahıs Yeniçağ’da yazdı: “Şu toprağa küfrederek basanlar var. Hain desen, işbirlikçi desen var. Köpek gibi, bir kemikle susan var”.
Ankara Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınız bu adamı akladı. “Yazının kaleme alındığı yayında kamu yararı bulunması nedeniyle hukuka aykırı olmadığı kanaatine varıldığından” diyerek. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onadı.

“Etli kemik vaadi duyan köpek”
7) Servet Kabaklı adlı şahıs Tercüman’da yazdı: “Çanağına yal konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kanişler, uyanık geçinen şapşallar, salak, tescilli hain, zavallılar. TC devletine-milletimizin birliğine kalleşçe ihanet hançeri sokanlar”.
Ankara Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’ndeki meslektaşınız bu sözleri hakaret kabul etti, tazminata mahkûm etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ndeki meslektaşlarınız kararı bozdu. “Dava konusu sözlerde kişiliğe saldırı amacı yok. Sözler, rapora yönelik düşünce açıklaması niteliğindedir” diyerek.
İlk mahkeme direndi. Böyle mahkemeler de olabiliyor şükür. Dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Oradaki meslektaşlarınız, birkaç gün önce 20’ye 23, bu adamı akladılar. Sadece “Usul ve esas yönünden yerinde olan 4. Hukuk Dairesi kararına uyulması uygundur” diyerek.
Şimdi düşünüyorum da, bütün bu kararlar sonuna kadar normaldi Sayın Yargıçlar. Çünkü meslektaşlarınız Milletvekili Süleyman Sarıbaş’ı akladıktan sonra, bunlar haydi haydi aklanırdı.

“Babanız kimmiş, ananıza sorun”

Hatırladınız mı bu Sarıbaş’ı? Yanaklarınız kızarmasın, ellerinizle tutun iki yandan, aynen yazacağım: “Bu Rapor’u yazanlar her kimse, yazdıranlar her kimse, millet bunları tükürüğüyle boğar. Azınlık arayanlar, ANALARINA BABALARININ KİM OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA SORSUNLAR”.
Yani bize piç, annelerimize orospu (utanmayın, utanmayın lütfen!), babalarımıza deyyus diyordu. İlk ikisini bilirsiniz de, Deyyus’u bilir misiniz; pezevenk’in bizzat kendi karısını satan türü demektir. Utanmayın lütfen. Ben bunları gelip yemek odanıza yüksek sesle okumuyorum ki. Size yazıyorum sadece bilgi olarak. Etrafınızda çoluk çocuğunuz, eşiniz falan varsa yalnız başınıza sessizce okursunuz, gazeteyi de gizlersiniz, olur biter.
Hatırlıyor musunuz ne yaptı meslektaşlarınız, Sayın Yargıçlar, bu davada? Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesi bu Sarıbaş’ı tazminata mahkum etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu hükmü de bozdu. Gerekçe göstermeden. İlk mahkeme de ona uydu, bitti, gitti.

Size söylense aynı şeyler?
Sayın Yargıçlar,
Tekrar başa dönelim.
Aynı hakaretleri, yukarıda adını saydığım şahısların sizlere yapmasına izin verir miydiniz? Çok iyi düşünün.
Elbette vermezdiniz. Kıyametleri kopartırdınız. Davalar açar, mahkûm ettirirdiniz. Çünkü onurlu insanlarsınız siz.
Ama, ben de öyle, başkaları da öyle.
Hakarete izin verince şu oluyor; insanlar diyorlar ki bu nasıl memleket, bu nasıl adalet. Bunları bir halka asla söyletmemek lazım değil mi sizce?
Bendenize gelince. Hayır. Sizin o “ifade özgürlüğüdür” dediğiniz adi kelimeleri hiç kimseye kullanmam ben, çünkü haysiyetli bir insanım. Size değil, hiç kimseye böyle rezillikler yazmayı aklımdan bile geçirmem. İnsanlığımdan utanırım, vicdanımdan korkarım.

Sayın Yargıçlar,
Bütün bu adlî süreçten sonra, ben kendimi daha az güvende hissediyorum artık. Bu tür melânetlerin rahatça yapılabildiği bir ülkede yaşamak o kadar hoş bir his değil. Eğer bir vatandaş, üstelik saçları ağarmış emekli bir profesör, bu tür bir huzursuzluk duyuyorsa, bitmiştir o ülke.
Çaresizim. Sizi, her insanda doğuştan mevcut vicdanlarınızla baş başa bırakmaktan başka çare yok elimde bu ülkede.
Tek çare, AİHM’ye başvurmak. Bu da bizatihi bir hüzün unsuru zaten.

(Prof. İbrahim Kaboğlu da bu yazının altına imzasını koymaktadır)


İMZAYA AÇILAN METİN ŞÖYLE:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu’nun ağır hakaret, küfür ve açık şiddet içeren tehditlere maruz kaldıkları için açtıkları davayı 20’ye karşı 23 oyla hakaret, küfür ve zorbalar cephesi lehine bozdu; hakaretleri, küfürleri ve açık şiddet içeren tehditleri “düşünce özgürlüğü” olarak değerlendirdi.

Aşağıda imzası bulunan bizler, yargının en üst kademesinden çıkan bu kararın, Türkiye’nin hukuk sistemini derinden yaraladığı, biz yurttaşların hukuka olan güvenlerini çok ciddi ölçüde zedelediği için görmezlikten gelinemeyecek bir önem taşıdığı inancındayız.

Profesör Baskın Oran’ın yazdığı aşağıdaki metinde savunulan görüşlere kesinlikle ve tam olarak katıldığımızı ve yargı aygıtını “böyle karar ve yargıçlara karşı” savunmaya kararlı olduğumuzu kamuoyuna duyururuz.

Monday, July 20, 2009

despair.com

the song of the day...



You tube'da tunel kazacaklar icin: http://www.youtube.com/watch?v=p02DgHeGdyI

Brand New Key

Melanie
I rode my bicycle past your window last night
I roller skated to your door at daylight
It almost seems like you're avoiding me
I'm okay alone, but you got something I need

Well, I got a brand new pair of roller skates
You got a brand new key
I think that we should get together and try them out you see
I been looking around awhile
You got something for me
Oh! I got a brand new pair of roller skates
You got a brand new key

I ride my bike, I roller skate, don't drive no car
Don't go too fast, but I go pretty far
For somebody who don't drive
I been all around the world
Some people say, I done all right for a girl

Well, I got a brand new pair of roller skates
You got a brand new key
I think that we should get together and try them out you see
I been looking around awhile
You got something for me
Oh! I got a brand new pair of roller skates
You got a brand new key

I asked your mother if you were at home
She said, yes .. but you weren't alone
Oh, sometimes I think that you're avoiding me
I'm okay alone, but you've got something I need

Well, I got a brand new pair of roller skates
You got a brand new key
I think that we should get together and try them out to see
La la la la la la la la, la la la la la la
Oh! I got a brand new pair of roller skates
You got a brand new key

Sunday, July 12, 2009

sources of hope... / umut kaynakları...

İspanya'nın kuzeyinde Bask bölgesindeki Katolik Kilisesi, diktatör Franco rejimi karşısında Katolik Kilisesi'nin sessiz kalmasından dolayı özür diledi. haber
The Bask Catholic Church apologised for their silence in the Franco years... info


Türkiye Yeşilleri 3. köprüyü protesto etti! [1]haber
[2]basin aciklamasi
Greens of Turkey protest the third bridge over the Bosphorus, asking, "Has the second bridge solve the traffic problem?"

Ne mutlu Kürdüm, Ermeniyim, Aleviyim, Çerkezim diyene... (İlköğretim okullarında okutulan 'Öğrenci Andı'nın kaldırılması için kampanya başlatan Mazlum-Der, mizahi bir dille hazırlattığı afişleri Diyarbakır'da astı). [1] haber [2]unuttuysanız andı hatırlamak için burayı tıklayın!
Mazlum-Der starts a campaign against the nationalist (if not racist) student vow, still used at primary schools...


12 Eylül ve Kenan Evren ismi davalık. [1] haber [2] ayrıntı
The use of Kenan Evren's name in public spaces is sued. (I wish they sued the generals themselves, but suing their names is also a good start) info

Londra'daki G20 protestoları: iş, adalet, iklim
G20 protests in London: jobs, justice, climate

Friday, July 10, 2009

Netherlands returns artefacts to Iraq

Expatica 10/07/2009, RNW 09/07/2009
Dutch authorities on Thursday handed back to Iraq 69 archaeological treasures – ranging from clay figures to ancient pots – that were smuggled out of the country, the culture ministry announced.
All the objects were taken during illegal digs in Iraq.
"Dozens of archaeological treasures seized in the Netherlands have been handed over to the Iraqi ambassador," a ministry statement said.
Artefacts which are handed back include a stamp with the inscription of Nebuchadnezzar, the mighty ruler of the neo-Babylonian Empire in the 600 BC and a fertility totem dating back to 5300 BC. Nebuchadnezzar ‘signed’ using a stone from the temple he had built for the God of the Sun. The collection also includes a relief of a woman bending down to drink beer, who at the same time is being taken from behind by a man.
Trading in artefacts is widespread, as a result of illegal archaeological digs and also because of looting of Baghdad's National Museum in 2003.“Treasures are always turning up from Mesopotania in the art trade,” says Mr Meijer, an archeologist from the University of Leiden. “The problem with illegal excavations is that it is only about the treasures. The context in which they were found is lost. And this is precisely what is important to archeologists. Where were they found? What were they used for? What do the texts say? What conclusions can I draw from all the information? Without context it’s not worth anything.”