Monday, May 31, 2010

Yeşiller Partisi:

“İsrail bölgeyi ve Türkiye’yi sonu belirsiz bir şiddet sarmalına çekme politikası güdüyor.”

İstanbul, 31 Mayıs 2010

Yeşiller Partisi Eşsözcüleri Bilge Contepe ve Hüseeyin Güngör İsrail'in sabah saatlerinde insani yardım gemilerine saldırısıyla ilgili bir açıklama yaptılar. Açıklama şöyle:

Bu sabaha karşı 04:00’da İsrail Deniz Kuvvetleri’ne bağlı askerler Gazze açıklarındaki uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan silahsız bir sivil gemi filosuna saldırdı. Son rakamlara göre ondan fazla aktivist hayatlarını kaybetmiş, altmışa yakın kişi yaralanmıştır. Bu ölümlerin sorumluları güç kullanan askerlerden ziyade onlara bu yetkiyi veren İsrail devletidir. İsrail bölgeyi ve Türkiye’yi sonu belirsiz bir şiddet sarmalına çekme politikası gütmektedir.


İsrail'in geçmişteki hukuk dışı operasyonları da göz önünde bulundurulduğunda, bunun kontrolden çıkmış bir operasyon olmadığı, İsrail'in “çizdiğim çerçeveyi aşmayın” mesajını vermek amacıyla insani yardım aktivistlerinin hayatlarına soğukkanlı bir şekilde kıyması olduğu aşikardır. Bu sadece hayatını kaybeden canlara, onların ailelerine ve organizasyonlarına değil, militarist bir devletçe tüm sivil topluma ve vicdan sahibi insanlara karşı bir saldırı ve meydan okumadır, insanlığa karşı işlenmiş planlı bir suçtur.


Gerekçesi ne olursa olsun askeri, diplomatik, siyasi ve ekonomik gücünü kullanarak insan hak ve özgürlüklerini, insan yaşamını, hukuku hiçe sayarak suç işleyen İsrail terörist devlet olarak tanımlanmalı ve gerekli yaptırımlar acilen devreye sokulmalıdır.


Yeşiller Partisi olarak biz İsrail’in insan hayatına, uluslararası topluma ve hukuka karşı gerçekleştirdiği bu alçakça saldırıyı kuvvetle kınıyoruz. Öncelikle İsrail’i Gazze üzerindeki ambargoyu kaldırmaya, Filistin’deki işgali en kısa zamanda sonlandırmaya ve 1967 sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz.


Hükümeti ve tüm kamuoyunu son günlerde, Hürmüz Boğazı ve Hatay başta olmak üzere, bölgede kasti bir şekilde artırılmakta olan şiddetin diline teslim olmadan bu konuda acil eyleme geçmeye çağrıyoruz. Hükümetten İsrail’le yapılmış olan tüm askeri anlaşmaların açıklanmasını ve mevcut anlaşmaların iptalini talep ediyoruz. BM Güvenlik Konseyi üyesi olan Türkiye’yi BM’in örgütlenme biçimi ve konumunu sorgulanmaya ve demokratik ve hukuk anlayışıyla karar alabilen yeni barışçıl mekanizmalar oluşturulması için çalışmaya davet ediyoruz.”

Yesiller Partisi

Sekreterya - Beyoglu Yesil Ev:
Istiklal cad. Balo sok. No:21 Kat:1 Beyoglu - Istanbul
Tel: (212) 244 77 80

Friday, May 28, 2010

istemiyoruz!

Başbakan Erdoğan, Rusya'yla Akkuyu'ya kurulması planlanan nükleer santral için anlaşma yaptı. Bu anlaşma birkaç gün içinde Meclis'e sunulacak.

Milletvekillerinin bu oylamada hayır demesini sağlamazsak çok geç olabilir. Onlara 100.000 nükleer karşıtının adının bulunduğu e-postayı gönder. Bu çılgınlığa son versinler.

Şimdi harekete geç
http://nukleeristemiyoruz.org/


e-posta Arkadaşlarına e-postayla gönder

Facebook Facebook’ta paylaş

Twitter Twitter’da paylaş


İletişim için: yesiller.org | yesillerinfo@yahoo.com.tr | greenpeace.org.tr

Thursday, May 20, 2010

it's not easy being green!

It's not easy being green... from Strawberry Earth on Vimeo.

son zamanlarda aldigim en mutlu e-posta...

Akademide Sendika Kurduk Şimdi de Sendikada Akademi Kuruyoruz

"Okul İçin Değil Yaşam İçin Öğrenin." Bu sloganla yola çıkmıştı Bilgi Üniversitesi. Yıllarca da bilgiyi üniversitenin dar koridorlarından çıkarıp hayatla buluşturmak için çabalayan çalışanlarıyla bir üniversiteden daha ötesi olmayı başarmıştı. Şimdi ise öğrendiklerimizin ve öğrettiklerimizin pratikle sınandığı bir süreçteyiz. Bilginin özgürlük, özgürlüğün örgütlenme olduğunu hep beraber öğreneceğimiz ve öğreteceğimiz bir süreçte.

Bilgi'nin kendisine şiar edindiği slogan belki de asıl şimdi anlam kazanacak: Hocası, asistanı, temizlikçisi... Bir üniversiteyi yaratanlar kim ise, onlar üretecek bilgiyi de. Sendikanın akademisi bilginin değerinin kâr hesaplarıyla ölçülmediği, herkesin düşündüğü, tartıştığı, ifade ettiği, yarattığı bir akademi olacak.

İlk ders 25 Mayıs Salı, saat 12:00'da. Tepemizde güneş, ayağımızın altında yemyeşil çimenler... Katılın tartışalım. Murat Belge, Murat Paker, Nazan Aksoy ve Erol Katırcıoğlu soracaklar: "Nasıl Bir Bilgi?" diye. Mutlaka cevabınız vardır sizin de. Katılın dönüştürelim.

İSTANBUL SENDİKALI BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU PROGRAMI
AÇIK HAVA DERSLERİ-I

Dersin Adı: "Nasıl Bir Bilgi?"

Dersin Kodu: Sendika 101

Dersin Tanımı: Nasıl Bir Bilgi? sorusundan, üniversite "aslında"
nedir, ne olmalıdır sorusuna uzanan tartışmaların yapılacağı bir ders.
Derse hesap makinesi, kâr/zarar cetveli, bilanço, performans ölçme
anketi, fizibilite raporu getirilmesi yasaktır. Bu derste
görülebilecek tek yasak da budur!

Katılımcılar: Murat Belge, Murat Paker, Nazan Aksoy, Erol Katırcıoğlu

Yer: Santral-Çimen Kampusü

Tarih: 25 Mayıs 2010

Saat: 12:00-14:00

Not: Bu dersler "açık ders" formatında yapılacaktır. Herkesin
katılımına açıktır, ücretsizdir, kayıt gerekmemektedir, sınav yoktur!

Tuesday, May 18, 2010

Bianet: Türkiye'nin Nükleer Güç Olma Hevesi

Nükleer ve konvansiyonel silah kapasitesini arttırma niyetinin ve herkesin daha fazla silahlanma hakkını savunabilmenin adı barış siyaseti değil, caydırıcılık siyasetidir. Bu sefer ikiden fazla kutbu olan yeni bir soğuk savaşın taraflarından biri olarak mı barış ülkesi olacaksınız?

Yazinin tamami

Friday, May 07, 2010

Democratise, democratise...

After the UK elections I renewed my interest in establishing an NGO dedicated to democratise these poor anti-democratic countries that are so deeply undemocratic that they even have the illusion of democracy. Think of the fraudulent US elections as a result of which George W. Bush was elected by Fox News Channel and some republicans from Florida. Think of the Great Australian Firewall, protested by most Australians themselves (even Australians over 15 are now unable to access websites that sell downloadable or physical copies of video games as well as those that host web-based games).

Emancipate, emancipate...

A sister NGO could be one to emancipate women in most modern/ised societies (particularly but not restricted to the 'West'), working on projects such as emancipating women from their physical-image-obsessed way of life (opposing "practices against nature" such as the use of surgery, chemicals, laser technology or extreme levels of make up usage on the body and the face in order to feel acceptable to or confident among others). For starters, the image itself can be ridiculed, the zero-size teenage image in the US, as well as the Japanese manga characters with huge eyes and breasts (which is a racial impossibility for Japanese girls). A possible side project could be: emancipating the American blond from the constant trashing and bashing of the 'culture industry.'
In the Netherlands we even have emancipatory political parties for farm animals, but emancipation of women from painful technologies of epilation and plastic surgery is somehow forgotten... I was simply happy to see a woman with a head-scarf that didn't mind her facial hair: She was with her kids and friends, looked absolutely ok with her appearance, and I don't know how you define emancipation, but mine certainly includes feeling fine with your looks! (although I must admit that it is a much less image obsessed society than many others... the first two days I was visiting New York, I thought I spilt coffee on myself, every one was soooo constantly checking everyone out. Worse still, in Turkey, the upper middle class obsession with looks does not allow women to have a single white hair -no wonder many prefer to wear headscarves! And you know who judge most, on these matters? Women judge one another!)